Her zaman aç olduğumuz için yemek yemiyoruz değil mi? Bazen kendimizi buzdolabının önünde buluyoruz çünkü stresliyizdir, kendimizi ödüllendirmek isteriz, rahatlamak isteriz vs. Ruh halimiz böyleyken abur cubura, tatlılara ve rahatlatıcı etkisi olduğunu düşündüğümüz diğer yiyeceklere dadanırız. Tüm bu yiyeceklerin ortak özelliği genellikle sağlıksız gıdalar olmasıdır.

Moralim mi bozuk? Buzdolabında dondurma vardı!
Canım mı sıkıldı? Haydi pizza söyleyelim!
Kendimi yalnız mı hissediyorum? Mmm bolonez soslu fettuccine!
Bugün stresli bir gün müydü? O zaman cipsss!
En sevdiğim diziyi mi iziyorum? Etrafa saçılan çekirdek kabukları!

Daha iyi hissetmek için yemeğe başvuruyorsanız, geçmiş olsun, duygusal yiyiciler klübüne hoşgeldiniz. Böyle zamanlarda, yemek yiyip duygusal boşluklarımızı dolduruyoruz, midemizi değil. Ancak bir türlü farkına varamadığımız nokta şu: duygusal yeme duygusal problemlerimizi çözmüyor. Hayır, kesinlikle çözmüyor, hatta uzun vadede körüklüyor bile olabilir. Dahası, duygusal problemlerimiz olduğu gibi kalırken, bir de üstüne fazla yemek yemenin verdiği suçluluk duygusuyla baş etmek gerekiyor.

Duygusal yeme ağına düştüğünüzü anlamanın en basit yolu şu sorulara cevap vermek olabilir.

• Stresli olduğunuzda daha fazla mı yemek yiyorsunuz?
• Aç olmadığınız halde yemek yiyor musunuz?
• Sırf kendinizi daha iyi hissetmek için yemek yediğiniz oluyor mu?
• Kendinizi yemekle ödüllendiriyor musunuz?
• Çok doyduğunuz halde yemeye devam ettiğiniz oluyor mu?
• Yemek yerken kendinizi iyi ve güvende hissediyor musunuz?
• Etrafınızda iştah açıcı yemekler varken kontrolünüzün zayıfladığını hissediyor musunuz?

Ne kadar çok evet cevabı verdiyseniz, klübe o kadar dahilsiniz demektir.

Duygusal Yeme Dipsiz Bir Kuyudur
Neredeyse hepimiz zaman zaman yiyecekleri ödül olarak kullanırız, kutlamalarımıza lezzetli yiyecekler eşlik eder ya da can sıkıcı bir günün ardından kendimizi tatlıyla mutlu edebiliriz. Burada kendinize sormanız gereken bir soru var: yemek yemek bir numaralı savunma mekanizmanız mı? Stresliyken, üzgünken, yalnız hissediyorken ve hatta çok mutluyken İLK yaptığınız şey buzdolanına yaklaşmak mı?

Evet ise, sağlıksız bir döngünün içinde giderek daha fazla kayboluyorsunuz ve aslında gerçek probleminizle de baş ettiğiniz yok değil mi?

Duygusal Açlık mı Fiziksel Açlık mı?
Duygusal yeme problemimize çözümler aramadan önce, bu tür bir beslenmeyi fiziksel açlıktan ayırt etmeyi bilmemiz gerekli. Duygularıyla baş ederken yemeklerden sık sık yardım alanlar için fiziksel açlığın sınırlarını çizmek zor olabilir. Elbette, bunun için kendinize bazı sorular sorarak başlayabilirsiniz.

1. Öncelikle, duygusal açlık aniden gelir. Bamm diye zihninize iner ve aklınızı yemeklerden almakta zorlanırsınız. Beyniniz eline megafonu almış, önünüze gelen yemeklere, hatta mümkünse cips, çikolata, makarna ve pizza gibi yiyeceklere adeta saldırmanızı emreden bir kamp lideri gibidir. Fiziksel açlık ise daha kademeli olarak gelir. Gerçek fiziksel açlıkta yemek yeme isteği aniden zihninizi ele geçirmez, daha çok midenizin guruldamaya başladığınızı hissedersiniz ve beyniniz sizden uygun bir zamanda uygun bir yiyeceği tüketmenizi rica eder.

2. Duygusal açlık sizi belirli yiyeceklere yönlendirir. Halbuki fiziksel açlık durumunda sağlıklı herhangi bir yiyecek kulağa hoş gelir, örneğin sebze yemekleri, salatalar ya da sulu yemekler. Ancak duygusal açlıkta, yüksek şeker içeren abur cuburları, makarna, pilav, dürüm ve pizza gibi midemizi tamamen doldurarak aşırı tokluk yaratan yemekleri, ya da çerez ve cips gibi bol çıtırlı stres azaltan yiyecekleri hayal etmeye başlarız. Duygusal açlıkta sıklıkla belirli bir yiyeceğe kafayı takarız. Şuan canım hamburger istiyor, şimdi pizzadan başka birşey istemiyorum, birkaç kaşık nutella yemezsem uyuyamam gibi saplantılı türde bir açlık hissidir bu. Sanki bu yiyeceği yiyemezsek hiçbir şeye odalanamayacak, uyuyamayacak ya da günlük hayatımıza rahatlıkla devam edemeyecekmişiz gibi gelir.

3. Duygusal yeme, düşüncesizce yemeğe dönüşür. Bir de bakmışsınız koca bir Pringles kutusunun dibini görmüşsünüz, dört kişilik bir aileye yetecek kadar mantı yenmiş, birkaç kaşık dondurma birkaç kaseye dönüşmüş ve evdeki tüm kola çoktan midenizi delmekle meşguldür. Artık mutlu değilsinizdir, daha çok pişmansınızdır. Halbuki fiziksel açlığınızı doyururken daha düşünceli davranırsınız. Yediğiniz yemekten keyif alırsınız ve doyduğunuzun farkına vararak yemeği sonlandırırsınız, sonrasında da mutlu olursunuz.

4. Duygusal açlık midenizle ilgili bir durum değildir. Duygusal açlık, kafanızın içinde yer kaplayan ve bir türlü doyuramadığınız bir boşluktur. Bu yüzden de belirli tatlara, dokulara ve kokulara kafaya takarsınız.

5. Duygusal yeme sizi bazı hoş olmayan duygularla baş başa bırakır: pişmanlık, suçluluk ve utanç. Halbuki fiziksel açlığınızı doyurmak için yemek yediğinizde suçluluk ya da utanç hissetmezsiniz, çünkü esasen vücudunuzun gerçek bir ihtiyacını karşılamışsınızdır. Eğer yedikten sonra pişmanlık hissediyorsanız, derinlerde bir yerde sağlıklı ve besleyici gıdalar tüketmediğinizi biliyorsunuzdur.

6. Duygusal açlığınızı yiyeceklerle doyuramazsınız. Yemek yemek o anda iyi hissettirebilir, fakat sizi yemeğe yönelten hisleriniz hala olduğu gibi duruyordur. Hatta, doyurmak bir yana, yedikten sonra bir de üstüne kendinizi daha da kötü hissedersiniz. İradeli davranmadığınız için kendinizi suçlamaya başlarsınız.

Duygusal yeme çarkına yakalandığımızda sorunlarımız da büyümeye başlar. Duygularımızla baş etmek daha da zorlaşır. Bu da bizi daha çok yemeğe yöneltir. En sonunda, kilo almış, sağlığını bozmakla meşgul, pişman ve güçsüz hisseden birine dönüşmeye başlarız. Fakat tam bu noktada, duygusal yeme sorunumuzu fark ettiğimize göre, artık daha sağlıklı adımlar atmak için önümüzde bir kapı açıldı demektir. Bundan sonra hem vücudumuza hem de zihnimize ihtiyacı olanı verip duygusal açlığımıza bir son verebiliriz.

Duygusal açlığı fiziksel açlıktan ayırt edebildiğimize göre, şimdi duygusal açlıkla nasıl baş edebileceğimize dair bazı denemeler yapabiliriz.